‘YAŞAYAN SAFAİ’ ANMA GECESİ
Kurucumuz Safai Özer’i, Muğla Türkan Saylan Çağdaş Yaşam Merkezi’nde ‘YAŞAYAN SAFAİ’ olarak adlandırdığımız bir törenle andık.
9-Mart-2022 tarihinde sonsuzluğa uğurladığımız kurucumuz mimar, ressam, yazar, şair ve düşünür SAFAİ ÖZER’i dostları anlattılar. Anma gecesinin düzenlendiği salonda, Safai’nin çok beğenilen Son-Kişotlar Son/Suzdur başlıklı serisinden bazı tabloların yer aldığı bir de sergi açıldı.
Ressam, yazar, mimar ve şair olan Safai’nin sanatçı kişiliğinden çeşitli örneklerin sunulduğu ‘Yaşayan Safai’ anma gecesinde Safai’nin felsefik dünya görüşünden de kesitlere yer verildi. ‘Ben, Bizler, Ya Onlar sorularına odaklanınca yeryüzünün tüm esenliğini insanlığa sunacağını belirtmekte olan Safai, kimsesizlerin kimsesi olduğu girişimleriyle de anıldı.
Safai’nin Antalya’dan, Burdur’un bir dağ köyüne, oradan Muğla’ya uzanan yolcuğu çeşitli video gösterimleriyle anlatıldı. Herkesin bir safhasında kendisine bir işaret bulabileceği sanat, düşün ve insanlık yolculuğu; Yaşayan Safai, Ressam Safai, Yazar Safai, Esenliktepe, Düşün İnsanı Safai – Yalın Yaşam Felsefesi ve Her Gün Yeniden Doğmak başlıklı altı bölümle izleyicilere sunuldu.
-SAFAİ’DEN BİR SÖZ:
Anma gecesi, Safai’nin yaşama bakışını kendine özgü bir biçimde anlatan şu dizeleri içeren bir video gösterimi ile başladı.
…Doluysa eğer kazan, borcu var boşa. Kekliklerin, sakaların tohumlara borcu var. Yağmura yoncaların; arının papatyaya; borcu var atlıların yapıldağa, yayaya.
.
…Görenin görmeyene; duymayana duyanın; koşanın kötürüme; karanlığa aydınlığın borcu var. Bütünün parçalara; som altının ham bakıra; nemini almışların kuruya, takır takıra…
.
…Borcu var dupdurunun bulanığa, balçıksıya. Ayıkların sarhoşa; divaneye akıllının borcu var. Kabiller’in Habiller’e; ezenin ezilene; yoranın yorulmuşa; yol kesenin borcu var durdurulmuşa.
.
…Tamın yarıma, çeyreğe; borcu var sıkın seyreğe. Esenliğin gama borcu; şenliğin yasa borcu var. Suyun tasa borcu var. Şarabın bağda üzüme; yağın dalında zeytine; kurdun oğlağa, kuzuya; sağlıklının sayrılığa, sızıya…
.
…Benim sana borcum var; borcun var senin bana. Onun bize; bizim ona; on birin ona borcu var.
Safai’nin kendine has bir üslupla hazırladığı özgeçmişi Özlem Uzman tarafından seslendirildi:
SAFAİ’NİN KALEMİNDEN:
ÖZGEÇMİŞ YERİNE
Doğum tarihimizi bilmek istersiniz demek!
Yerküreye değen ilk yağmurla yaşıtız; kili çamura çeviren en ivecen çiğ ile… Belki onlardan da yaşlı! Sürüp durmakta üstelik doğumlarımız: Güneşe övgüler düzen yaprağıyla her dalın, köklenen her sürgünde – ayrıkotlarında bile – yeniden doğmaktayız. Baştankara kuşlarının esrik şakıyışında, kelebeğine gebe tırtıl kozalarında, ardındaki gömleğe el sallayan yılanla, “Merhaba!” demekteyiz yere, göğe yeniden.
Biçim değiştirmekteyiz yalnızca bir yandan da: Ne doğmaktayız gerçekte, ne büsbütün ölmekte. Ölümü bile bir yanılsama olacak erklerdeniz çünkü biz. O ölüm ki gerçekte yeni doğumlara gebe, O ölüm ki, dinlence!
Doğum yerimizi mi merak etmektesiniz?
Yellerin doğduğu yer doğum yerimiz bizim; Tûbâ Ağacı’nın ve Ankâ’ların… Okyanus dalgalarının göze ilk göründüğü, karaçam polenlerinin toprağa son değdiği yerler doğum yerimiz. Rabb’ın Yalvaç Musa’ya buyruğu sunduğu dağ, Yahuda’nın İsa’yı öperek `sattığı’ bahçe, Mansûr’un küllerini savurdukları nehir doğduğumuz yer bizim.
Her yer ya da hiçbir yer…
Yine de sorarsınız “Andırıya bakışın nicedir?” diye belki; “Hangi akım izdeşi, yandaşıdır şu yoksul?”
Varsın `ben’ sevdalılar – bungunluklarına umar, tinsizliklerine kılıf arayıp durmaktayken bakış açıları falan türetmeye kalksınlar; şuna buna ilişkin pek kişisel görüşler geğirsinler ortalığa! Bölsün, bölünsün onlar “Akım, makım, -ist, -mist.” diye, “Ben kimim?” sorusuna yanıt bulamadıkça. Ne andırı dert bize, ne akımlar tasamız! Yalnızca bir akarca, bir çavlandır buncağız bilisizlikten doğup aydınlık üst-gerçeğe ağıp gitmekte olan. Her yapıp ettiği, her söyleyip yazdığı, her çizip boyadığı, ardında kalakalan bir kürek çakıl taşı, bir avuç kum tanesi… Andırıcı falan da değilizdir kuşkusuz. O Acunsal Usta’nın çırağıyız belki de, günde yüz yanlış yapıp bin azara çanak tutan. (Daha adımızı bile bütün bütün hak etmedik: Safai, aklık, parlaklık, arınmışlık demekmiş!)
Nerelerde, ne zaman, kaç mı sergi açmışız?
Güldürmeyin adamı; ‘sergi’de olmadığımız ân var mı sanırsınız?
-Safai ve EGET
Safai, bu dünyadaki yaşamının son evresini geçirdiği Muğla’da Özlem Uzman ile birlikte 2015 yılında Eğitim, Geriatri, Ekolojik Tarım, Turizm (EGET) Vakfını kurdu. Vakfın tek ve değişmez amacı maddi imkansızlıklar nedeniyle eğitim görmekte zorlanan dar gelirli öğrencilere burs vererek eğitimlerini sürdürmesi olarak belirlendi. Vakfın bütün faaliyetleri bu amaç etrafında tasarlandı. EGET Vakfı’nın faaliyetleri www.eget.org.tr adresinden takip edilebilir.
EGET Vakfı’nı Safai ile birlikte kuran Özlem Uzman gecede yaptığı konuşmada şunları söyledi :
Safai’nin gittiği her yere yaşam götürüşüne tanıklık ettim. Şaşkınlık içinde, yüreklere dokunuşunu gözledim. Hiç tanımadığı insanlara beklentisizce yardım etme çabasını izledim. Kıvrak zekasına hayran oldum. Beklenmedik sorulara, ancak üzerince çokça düşünülerek verilebilecek denli, eksiksiz ve kusursuz, anında verdiği yanıtları duyunca hayrete düştüm. Yazma becerisinden ve anlatım dilinden çok etkilendim. Çağcıl ve ileri görüşlü bakış açısına saygı duydum. Entelektüel birikimine; tarım, finans, insan psikolojisi, tarih ve benzeri birçok dalda uzmanlık seviyesindeki bilgisine imrendim.
Bazı insanların yaşamları yalnızca kendi mutluluklarını hedefleyerek geçer ve öylece sonlanır. Safai ise son derece üretken yaşamını hep başkaları yararına çalışarak geçirdi. Kendi söylemiyle:
“Ya hoş ya da boş bir sedadır baki kalan bizlerden geriye.
Göçünce hangisini bırakacağımız ise bizlerin yeğleyişleri ile doğrudan bağlantılıdır.”
Fiziksel bedeninin yolculuğu son buldu belki Safai’nin ama o, her birimizin yüreklerinde hoş bir seda bıraktı. Onu hep yaşattığı güzelliklerle anacak ve bize emanet ettiği tohumları yeşertmek için var gücümüzle çalışacağız.
Bu özel gecede sizlerle birlikte olmaktan ve yüreklerimizde her daim yaşayacak olan Safai’yi yeniden yaşamaktan mutluluk duyduk.
dedi.
Kalabalık bir topluluğun ilgi gösterdiği ve bir kokteyl ile başlayan ‘Yaşayan Safai’ anma gecesine, Muğla Büyükşehir Belediyesi Orkestrası sanatçılarından Burçak Özkan, İrem Kırbay, Akın Özarslan ve Tuğçe Sera Çakır’ın müzikleri eşlik etti. Ayrıca, Safai’nin çok beğenilen Son-Kişotlar Son/Suzdur isimli boyama serisinden bazı tabloların yer aldığı sembolik bir sergi de izleyicilerin beğenisine sunuldu. Safai’nin basılmış kitapları Öykülerde Sufiler, Sufilerden Öyküler 1 ve 2, Martı Jonathan’dan Yünatanmartı’ya adlı kitabı, İncil’in Zen Gözüyle İrdelenişi adlı kitapları da katılımcılara tanıtıldı.
‘Yaşayan Safai’ anma gecesinin ana anlatıcılığını Safai’nin dostları Özlem Şahin Güngör ve Ali Turan üstlendi. Geceye katılan dostları Safai’ye ilişkin anılarını anlatarak ‘Yaşayan Safai’ gecesine renk kattılar. Safai’nin kurucularından olduğu Kaleçi Sanat Merkezi’ni ziyaret eden Şahzane Camız’ın öyküsünden bir kesit, Hazel Avcı tarafından okundu. Katılımcılara, çeşitli video gösterimleriyle Safai’nin sıradışı yaşamından kesitler sunuldu. Safai’nin dilinden düşürmediği iki türkü, Gülçin Kınay Polat ve Yunus Dabakoğlu tarafından seslendirildi.
-S. Safai Özer:
Safai 1952 yılında Konya’da memur bir ailenin ilk erkek çocuğu olarak dünyaya geldi. Annesi, Hatice hanım Konya Maarif Kolejinin sevilen ve sayılan Türkçe öğretmenlerinden biriydi. Babası Mustafa bey Toprak Mahsülleri Ofisinde çalışan bir devlet memuruydu. Safai, Konya Maarif Koleji’nden mezun olmasının ardından yeni adıyla Selçuk Üniversitesi, Mimarlık Mühendislik Fakültesi, Mimarlık bölümünü kazandı. 1975 yılında diplomasını aldı. Kısa bir süre bir kamu kuruluşunda görev aldı. Askerlik görevini tamamladıktan sonra serbest mimar olarak çalışmaya başladı. Bir süre Amerika’da yaşadı.
1980 yılında Antalya’ya taşındı. Mimarlığın yanısıra, mobilya tasarımcılığı ve üreticiliği yaptı. 1990 yılında, Antalya, Kaleiçi’nde döneme damgasını vuran saygın bir kurumu, Kaleiçi Sanatevini kurdu. 1994 yılında Burdur’un bir orman köyüne yerleşti. Kerpiçten yaptığı evde kendi sebzesini ve meyvesini yetiştirerek sayısız canlıyla birlikte; Kangal köpekleri, Sönmez koyunları, tavukları, horozları, kedileri ile doğayla iç içe bir yaşam kurdu kendisine. 2013 yılında yaşamının en önemli projelerinden birine imza atmak için Muğla’ya taşındı. 2015 yılında Özlem Uzman ile birlikte EGET Vakfını kurdu.
İlk kitabı 1970 yılında yayımlandı. O tarihten beri yayımlanmış olan beş kitabı bulunmakta. 1972 yılında ilk kişisel fotoğraf sergisini açtı. Grup A’nın üyelerinden ve ANFAD (Antalya, Fotoğraf ve Sinema Amatörleri Derneği)’nin kurucuları arasında yer aldı. Kültür Bakanlığı Devlet Fotoğraf Yarışması birincilik ödülü sahibi oldu. 1993’ten beri biri yurt dışında olmak üzere 37 kişisel resim sergisi açtı.